30 Aralık 2009 Çarşamba

giderayak

Gidiyorum...

Nereye olduğu belli değil henüz. Bir yere olup olmadığı bile belli değil henüz. Hayatta en az tahammül edebildiğim mefhum olan belirsizlik koluma girmiş, mideme oturmuş, içimin meydanlarında hükümranlığını kurmuş durumda.

2 yılda ne çok şey biriktiriyormuş insan. Hangilerini toplasam, hangilerini dağıtsam? Elim uzanmıyor, oysa yarım saatte biter işim. Biter ama bu oda artık odam olmaz ben kaldırınca eşyalarımı. Biter ama ben veda etmiş olurum mahmur sabahlarıma, odamı ısıtmayan kalorifer peteklerine, raflara, dosyalara, klasörlere...

Yani...

Statükomu alma benden, buz gibi soğurum senden.

17 Aralık 2009 Perşembe

I love who you are knowing who you'll never be



- birbirlerine benzeyen insanların bir arada olduğu hikayelerden ziyade, birbirlerine hiç de benzemeyen insanların birbirlerini tolere ettiği, birbirlerinden öğrendiği, bir arada olmak için aynı olmanın gerekmediğini bildikleri hikayeleri seviyorum.

- insanların sevdikleri bir ortak konu üzerine düşünmelerini, konuşmalarını, yazmalarını seviyorum. bunu birlikte yapabilen insanları daha çok seviyorum. bunu, tüm diğer farklılıklarına rağmen yapabilen insanlara karşı duygularım ise, tarifsiz.

- tavsip etmedikleri özellikleri olan insanların üzerine kırmızı kalemle büyük bir çarpı atmak yerine onları oldukları gibi kabul etmeyi öğrenmeyi deneyen insanları seviyorum.

- çaba gösterme beklentisini değiştirilme baskısı olarak algılamayıp denemeyi bilen insanları seviyorum.

- kendilerini şekillendirme gücüne sahip olduğunu farkında olan ve bu gücü kullanan insanları seviyorum.

- muhattabının sınırlarını talan etmeden vazgeçmemeyi bilen insanları seviyorum.

- sınırlarını talan etmemeyi başararak vazgeçmemeyi bilmiş kişileri fark edip sınırlarını yeniden gözden geçiren insanları seviyorum.

- gerçek dışı dönüşlere ihtiyaç duymadan, yumuşak geçişlerle kahramanlarına mutlu son veren hikayeleri seviyorum.

- dibe vurduğunda kalbine yakın bulduğu birini arayıp 'dibe vurdum' diyebilenleri, 'çok üzgünüm' diyerek dinleyebilenleri seviyorum.

- birbirinden farklı karakterlerin hikayelerini paralel bir zaman dilimi içinde ve birbirleriyle etkileşim halinde işleyen filmleri/kitapları seviyorum.

- reddedilme korkusunun pençesine kapılmadan duygularını dile getirebilen insanların cesaretlerine, kendilerini kabullerine, cömertliklerine hayranlık duyuyorum.

10 Aralık 2009 Perşembe

Tezgahın Önündeki Parlak Kırmızı Elma


elma
yasak elma
sin
şın
hazreti
perfection is a myth
mükemmellikten müstakil kelepçeler
beynin konuşma bölgesi
hipnotik dil
'biraz küfretsen'
fuck it
fuck it all
happy?
fazla düzgün
saati şaşmayan almanya otobüsü
07:53
sabah uyandığında kimse o kadar düzgün değil
o kadar düzgün olan hiçbir şey gerçek değil
gerçek ol
bozul
dışarı harcadığın mesaiden az içeri harcadığın mesai
bu kadar 'olmaya' çalışmak çok yorucu olmalı
bi rahatla
aşırı kuralcı
esnekliğe yer yok mu
sınırlar çok keskin
kalkmalarına imkan yok mu
etkileyici çekim alanı
dinledikçe anlatma isteği uyandıran rahatsız edici alan
biraz kendini açsan
biraz konuşsan
sen anlatmayınca, açmayınca, konuşmayınca
ben yetersiz kalıyorum
var ama yok
şekilsin
şekilsizsin
spot ışıklarına alışsan
pamuk nine
biraz da bilge mi ne
beyni farklı çalışıyor
içinde dahi var
potansiyelini açsan
sahneden kaçmasan
kendini kapatıp ötekini sınırlamasan
kurallarını biraz esnetsen
bu kadar düzgün olman neden önemli
söylediğin şeyin kıymet görmemesi kıyamet mi
bazen söylemek için söyler insan
söylemek için söyleyen insan nasıl bir insan
bir yere ulaşmazsa söylediklerin, kıymetsiz mi
sözün kıymetsizse, sen nasıl birisin
biraz yamulsan nereden başlardın
düzgün olmayı kafaya takmasan özgürleşebilirsin
fucking motherfucker fuckwit
free?
boundries
bounding
bouncing
beni fark ediyor
kendisini fark ediyor mu
olmak istediğin kişi olamadığın bir hayatta kendinle yaşayabilir misin?