27 Ekim 2008 Pazartesi

dokunma doktor

2000'li yılların başı... psikoz koğuşunda vizite saati... uzman doktor, asistanlar ve stajyerlerin bulunduğu bir oda... hastalar tek tek alınıyor içeri, 1-2 soru, 1-2 cevap, 1-2 suskunluk, 1-2 boş ya da ürkek bakış, bükük boyuk, küçülmüş beden...

sıradaki...

diğerlerinin aksine, saçlarından süzüldüğü izlenimi veren kirin yer yer lekelediği elbisesine tezat bir kendinden eminlikle, omuzları ve başı dik girdi odaya. 20'li yaşlarını yeni yeni sürmekteydi, belli. odadaki herkese tek tek baktı. sanki bu odada haftalık toplu vizite yapılmıyor, kendisi bir teftiş için teşrif etmiş bulunuyordu. uzman doktorun sorduğu 1-2 soruyu, eli ve tersiyle havada çizdiği 1-2 daireye hapsetti. birkaç derece daha arttırdı boynunun umursamaz açısını ve alaycı tonlamasıyla ünledi; "aşk yarasıdır bu, ilaç kapatmaz." sonra çıkıp gitti. o çıkıp gittikten yıllar sonra öğrendim, söylediği şarkının adı "doktor"du. "verdiğin teselli beni avutmaz/dermanı yardadır sende bulunmaz/boşuna benimle uğraşma doktor/dokunma, dokunma, benim gönül yarama dokunma doktor" sözleriyle devam ediyordu. ona ne oldu bilmiyorum. hayatın yüzüne tokat gibi çarptığı şarkının nakaratında kaybettim onu, geride soru işaretleri kaldı.

dünyanın, kıvrana kıvrana yaşadığı halde içinde kaldığı gerçekliği reddedenlerden aldığı intikam mı bu etiketlemeler?
hasta dediklerimiz hayatı umursamamayı seçmiş 'yaşamak yorgunları' mı acaba?
gerçeklikten kopmalarının sebebi gerçeği beğenmemeleri olabilir mi?
bizden farkları, kendilerine yeni bir gerçeklik hayal etme cesaretleri mi?
gerçek dediklerimizi görmezden gelenlere vermeye çalıştığımız etiket mi hastalık?
belki de umursamamak, belki de en nihayetinde, kaybedecek daha fazla bir şeyi olmamak...


Hiç yorum yok: