yazmasam daha iyiydi yazısı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yazmasam daha iyiydi yazısı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Şubat 2011 Pazartesi

hush, I can hear the voices in my head



































bazen daha kolay
bazen daha eğlenceli
bazen daha içinden geldiği gibi
bazen daha yüzüne bakılır cinsten içinden gelenler
o zamanlar ohh...

bence patates kavurmasından
denemek lazım
deneme yanılma kabilinden değil
dene ve yanılma kabilinden
bildiğin 'tekrarlanabilir' deney düzeni kurup
bağımsız değişkeni sabitleyip
bağımlı değişkenin anasını ağlatmak lazım
zira bağımlı olan ağlar
insanmış, değişkenmiş bakmaz bağımlılık
işte bu yüzden bağımsızlık göklerdedir

insan bir blog yazısı yüzünden tutuklanma ihtimalini düşüne dursun
arada akıp giden şeydir hayat
kırmızı ışıkta filan da durmaz
ömür dediğin sayılı nefes diyen büyükleri, kocaman gözlerle dinleyip
nefeslerini yavaşlatmaya çalışan bir çocuk aklına da sığmaz
o geçer, çocuk bakar
çocuksan, büyüyünce senin olacaktır hayat
çocuklar baka baka büyür
ve su içe içe
büyüyünce de pek bir şeyin değişmediğini büyüyünce anlarsın
zaten büyümüş olursun o arada
bir esprisi kalmaz
böylece ilk golünü de yemiş olursun
hayat: 1 - vaktiyle çocuk: 0
çocuk kazanır
çünkü 0, başka bir 1'e hamile bir 1'den başka bir şey değildir
kim ne derse desin
hep çocuklar kazanır
kazanmadığını fark ettiğinde büyüksündür artık
demek ki kazanmak çocukçadır

borç yiğidin kamçısıdır
kaybetmek büyümenin
böyle sado/mazo bir ilişki işte
becerebiliyorsan büyüme
beceremiyorsan blog not flog
make love not war gibi
vedahibenzeri

arada
patates, soğan, salça...

30 Aralık 2009 Çarşamba

giderayak

Gidiyorum...

Nereye olduğu belli değil henüz. Bir yere olup olmadığı bile belli değil henüz. Hayatta en az tahammül edebildiğim mefhum olan belirsizlik koluma girmiş, mideme oturmuş, içimin meydanlarında hükümranlığını kurmuş durumda.

2 yılda ne çok şey biriktiriyormuş insan. Hangilerini toplasam, hangilerini dağıtsam? Elim uzanmıyor, oysa yarım saatte biter işim. Biter ama bu oda artık odam olmaz ben kaldırınca eşyalarımı. Biter ama ben veda etmiş olurum mahmur sabahlarıma, odamı ısıtmayan kalorifer peteklerine, raflara, dosyalara, klasörlere...

Yani...

Statükomu alma benden, buz gibi soğurum senden.