25 Mart 2013 Pazartesi

bir şehri bir adamın hatrına sever gibi




şimdi burada saat altı
ve neredeyse bahar
azıcık aydınlık pencere
azıcık karanlık oda
hani aşk olsa kapıdaki
hikaye tamam.

ya da hani, kazara
bir isim 
bir tebessüme eşitse
serin ikindi üzeri
taş sokağa karşı içilen 
kahveye emsal
tütüyorsa burnunda
ne yakıyor
amma ne yakıyor
ne de yakmıyorsa
vakittir.
dem kıvam.
hal hal üzere
gerçeği cebinden çıkaran hal
her hal üzere.
tutula nefesler
ve sonra sükut.
göğsünde
gümbürtü.
kulağımda
terennüm.
sükut.




21 Mart 2013 Perşembe

I'm sorry, I just said goodbye to someone

biraz daha sessiz lütfen. seni benden saklıyoruz. ürkerim fark edersem. yokmuş gibi olmalısın ki ben var kalabileyim. küçük yalanlar biriktirdim, bu köşedeler bak. yanına oturup inanır gibi yapabiliriz istersen. vakit geçer. şu köşedekiler hiç yokmuş gibi davrandıklarımız. onları biliyorsun zaten. etraflarından dolaşalım, gel. gördün değil mi, ne kıvrak adımlarımız? alışığız görmezden gelmelere. şurası arka bahçe. oraya hiç ilişme. her mevsim başka bir şeyi hiç de öyle değilmiş gibi yaşarım ben. öyle olduğunu kabul etmekten başka yol kalmadığında da, getirir buraya bırakırım. mümkünse hatırlamam bir daha. bir punduna getirip sızarlarsa kapının altından, geçsin diye beklerim. geçer de. geçmeyen ne var? neonlarla yazınca tartışılmaz oluyor gibi kelimeler. inanmak dışında elimizden ne gelirse yapıyoruz inanmak için. sonra biri geliyor, orta yerinde duruyor hayatlarımızın. bin yıllık gelenek var geride, gelene git denmez. etrafından dolana dolana yaşıyoruz biz de. elde kalana da hayat diyoruz.


17 Mart 2013 Pazar

on üç otuz iki

Önce uyumam gerek konuşabilmek için. Sert bir cisimle enseye indirilen darbe de işe yarar kimi filmleri referans alırsak. Siyah bir perde iner karanlıktan dokunmuş ve duvarlar kalkar. Duvar engeli temsil eder yeryüzü teorilerinde. Yeraltına inildiğinde, emniyettir duvar. Emniyet bazen kısıtlar. Duvarların arkasına dair, kendi duvarlarının kendinin olan arkasına dair fikir yürütemez olursun sonra. Her olasılık eşit kuvvette olur. Bir fizik problemine döner hayat formüllerini bilmediğin. Duvarlar kalsın istersin o zaman da. Tanımlanabilir olanı tanımlanamaz olana üstün tutan zihinlerde duvar, x ve z bilinmezliğine evladır. Evla olan sıkıcı da olabilir. Bilmemeyi özler kimi zaman da hal. Haldir işte olan biten. Hallerden hallere geçiştir bu sancı dediğin. Sancımadan büyünmezmiş. Büyümeyi de kim iyi bir şey sandıysa. Anlam değişirmiş. Kıtalar aşmak gerekmez üstelik anlamları değiştirmek için. Senden bene, benden başka bir bene geçmek yetermiş. Beden dediğin, benler malikanesi. Işıkları açın. Karanlık görkem ürkütür. Tanımlama düşkünü zihinlere oyunlar oynar aydınlık. Bildim sanırlar. Sanrılar emniyet hissi doğurur. Halbuki tehlike ışıklar içinde. Tam da bu sebeple  ışıkları sönmeli zihnimin ki konuşabileyim. Yeterlilik fiili. Konuş. Abilmek. Bir yaşımdan beri yaptığım bir eylem için ağır ek. Annem anlatır ilk yaş günümde hangi elbiseyi giymek istediğimi söyleyecek kadar konuşabilidiğimi. Derdimi anlatacak kadar yani. Derdini anlatmak fiilinin yeterlilik hali o yıllarla sınırlı. Sahrada kız çocuğu muamelesi görür derdim ondan sonra. Gün ışımadan uykusundan uyandırır, gözlerinde kazdığım mezara gömerim kimseler sezmeden. Duvarlar bu yüzden var. Hangi sahip mezarlıktan müstakil bir arka bahçeye bakmak ister? Duvarların ötesi bizden değil. Mezarların derini söze ermez. Uyuyun. Ciğerlerine kum dolmuş bir yazgı bizimki. Modern tıp ölüm saatimizi ilan etti. Yüzümüzü kapladı mavi hastane örtüleri. Uyku çoğalttı bizi. Şimdi konuşabiliriz.