22 Ocak 2010 Cuma

çünkü, ben eskiden maviydim.


rüyamda lise öğrecisiydim yeniden. eski okulumun koridorlarında yürüyordum yanımda arkadaşlarım, sınıflardan çıkan bildik yüzler. binanın o aynı noktalarından içeri dolan ışık. içimde duyduğum o zamanlara has his. coşku mu? her şeyin üstesinden gelebilirim fikri mi? hayatımı istediğim gibi yapacağım ve olmak istediğim gibi mutlu olacağım inancı mı? bilmiyorum. yaşadıklarına, hissettiklerine, adımladığı koridorlara, hayatın özüne hakim bir histi içimde, tanıdık. ve "hakikatten hayat bir daha hiç lisedeyken olduğun kadar güzel olmuyormuş" dedim kendi kendime. bir yandan tadını çıkartırken bir yandan da hayal kırıklığı yaşıyordum çünkü içimde bir yerdeki gizli bir bilgiyle biliyordum ki lisede değildim. bu da demekti ki hayat bir daha hiç o kadar güzel olmayacak. kırıkların üstüne basmaktan yorulduğum için mi vazgeçtim hayallerden acaba?

bir arkadaşım 'insanlar olamadıkları şeylerin yasına zaman ayırmalılar' demişti. hayat beni mutlu etti. bildiğim şekilde, olurum sandığım biçimde değil ama hayat beni mutlu etti. REMe eşlik eden hızlı göz hareketlerinin bilinçaltımdan çıkardığı o 'bildiğim, birgün olurum sandığım'sa başka bir şeydi. bugünü olamadıklarımın yasına ayırıyorum.

13 Ocak 2010 Çarşamba

disijın meyking mekaniyzm

galiba insan iki seçenek arasında kaldığında, hangisini seçeceğini biliyor en baştan beri . 'karar verme' dediğimiz süreç insanın kendisini, diğer seçeneğin daha az seçilesi olduğuna ikna etmesinden geçiyor. çünkü insan neyi seçse, aklının bir köşesi diğerinde kalıyor.