13 Eylül 2013 Cuma

yerim dar

Uçup gitsem zamanın üzerinden
           Ve gitsem. Ve gitsem. Ve gitsem
                                       Sadece benimle gelsin istediklerimi götürsem
                     
                                                                                                     Ve biraz daha gitsem



8 Eylül 2013 Pazar

Child, child, do you not see?

Çok, çok uzun yıllar önce, bir dilek tutmuştum. Tutmakla gerçek olmazdı dilekler, biliyordum ama pek de güzeldi, bırakamıyordum. Ne kadar bırakmam gerekse, o kadar daha sıkı tutuyor, ağır ateşte çaylar demliyor, inkarı köpürtüyor da köpürtüyordum. Dönüşüyor, bedelleri bilmediğim bir geleceğe erteliyor, gelecek gelmeye başladıkça sıkılan canıma kalkıp bi çay koyuyordum. Rağmen en gözde kelimesiydi sözlüklerimin, bunu da iyi bir şey sanıyordum. Kendime, acıya, geçmişe...onca sebebe rağmen...illâ illâ. Gerçeğe başka başka isimler takmaya ve herkeslerin bildiği isimleri unutmaya da o yıllarda başlamıştım. Bunu geri almanın ne kadar zor olabileceğindense zerre kadar haberim yoktu. Sonra bir gün... Öyle rastgele bir gün değil, cana tak tak tak ettikten nice vakitler sonra bir gün, bıraktım tuttuğum o dileği...ömrümün üçte biri kadar önce, bugün. Bıraktım ve hiç ummadığım bir şey oldu. Devam etti hayat. Böyle...sırtüstü atmışsın gibi kendini denize.