30 Ekim 2010 Cumartesi

denizde kararti var drama days, sen ne dersin?

şöyle bir güzel kırasım, dökesim, bir de dönüp kırıkları tekmeleyesim var. öyle öfke.

reddediyorum bu hüzünleri. dönüp dönüp 70'leri moda yapmanın alemi yok.


çünkü;


25 Ekim 2010 Pazartesi

close that door

şimdi geleceğim
kapını çalacağım
açacaksın
diyeceğim ki
'hiç'
kapı aralığında nasıl göründüğüne bakmayacağım
kapının ardına
kirpik sıklığındaki nehir ıslağına
mevsimlerin senden alıp götürdüklerine
yüzünden geçen yıllara
bakmayacağım
ardımı dönüp gideceğim hiçten sonra
sen öyle kapı aralığında...
yeşil kadife bir koltuk hayal edeceğim
bir tuluma sarılıp çıkacak karşıma hayal ettiğim kadife,
tuluma sarılı kadifeye sarılı
yeşil gözlü bir çocuk
hayal etmediğim
seyredeceğim
gülümseyişinden taşan kelimeler
yere dökülecek
gülümseyeceğim
yan bakacağım hayata
'dalga mı geçiyorsun'
demeyeceğim
Allah'tan korkacağım
istanbul'dayım diyecek
istanbul oluşunu umursamak istemediğim
ses etmeyeceğim
'hoş...sefa'
demeyeceğim
yalan söylemeyeceğim
sonra sonbahar olacak
sonra kış
muhakkak sarı yapraklar
kuvvetle muhtemel yağmurlar
ve umulur ki kar
yılların içinden geçeceğim
yıllar içimden geçecek

'altın saçlı bir çocuğun saçlarını kirpiklerinden ayırır gibi'


12 Ekim 2010 Salı

Eternal Scars


Julie dedi ki; ebedi izler taşırız hayatta. Geçmeyecek izler. Ancak bu, onlardan ibaret olduğumuz ve bizi sınırladıkları anlamına gelmez. Tıpkı; onların ötesine geçebilmemizin, yok oldukları anlamına gelmediği gibi...
Julie dedi ki; hayatımıza aldığımız her insanla, bir problemler setine sahip oluruz. Başka insan, başka set problemler anlamına gelir sadece. Mesele insanı problemler üzerinden tanımlamamak ve ilişkiye yatırım yapmaktan vazgeçmemektir.
Julie dedi ki; ruh eşi mefhumu is bullshit.

Eternal Scars'ı aldım ve "olamadığımız o insanın yasını tutma"nın yanına koydum. Savaşmak kalmadı.

Pür dedi ki; sen romantiksin galiba.
Mum dedi ki; yapılacak ne güzel şeyler var hayatta.
Pür dedi ki; taşıdığımız korkuları ve o korkuların karşısında kendimizi nereye koyduğumuzu merak ediyorum.
Mum dedi ki; kendini tanırsın, kaçma. Neyi istemediğini öğrenmek de pek ala kokainik bir deneyim olabilir.

Ben gülümsedim.

11 Ekim 2010 Pazartesi

Never Shall You Be Apart


I, stand humbly, and openly before my God, my family and my friends to publicly declare my love, devotion and commitment to you.

As soon as we shared our first conversation, I knew that I couldn't wait until the next one. In just a few words, you showed yourself to be kind, gentle and just as beautiful on the inside as God made you on the outside.

I promised your father that I would never stop striving to be worthy of the calling of your husband, and now, as you honor me with binding your life to mine, I promise you before God and these witnesses that I will guard that calling with my life. I will cherish your comfort and well being; I will revere your companionship. I will covet only you, and forsake all others. Regardless of good fortune or adversity, I will delight in you unconditionally from this day forward, until death parts us.


I, of sound mind and faith, rest assuredly in your pledge to love, cherish and commit only to me in front of God and these witnesses.

From our very first meeting, I was enamored by your confidence and your flawless kindness. I am honored to be bound in spirit to a man of such character, strength and integrity, and I will make it my life's purpose to be more than just a wife to you. I will be your encouragement in times of peace and strife, I will be your anchor in times of turmoil; I will be your joy in dark times and light.

I promise to be your help-mate and your constant supporter. I promise to stand by your side and put my trust in you and the decisions you make for our family. I promise to be faithful and give myself wholly to you. I promise to love you without reservation and without condition. I promise to be open and honest with you, and to cherish you for all of the days of my life.


Those, whom God have joined together, let no man put asunder.

9 Ekim 2010 Cumartesi

medet


acımadı ki
!



3 Ekim 2010 Pazar

siyah beyaz

eskiden ne kolaydı. seni iterdi, düşerdin, çamur olurdu eteğin, incinirdi gururun, ondan ömrün boyunca nefret ederdin. 'kötü' olurdu o. kötülerle işin olmazdı ki zaten senin. sen de onu ittiysen can havliyle, hak etmişti zaten. kötüler hak ederdi. bir daha da konuşmazdınız. iyiler kötülerle konuşmazdı. diz dediğin de öyle durup durup kanamazdı. yaraların dahi insafı vardı eskiden, yakanı bırakırlardı.

2 Ekim 2010 Cumartesi

mourning

katil bile olsa oğlu, bağrına basar ya anne... içimde bir yer, öyle.