21 Eylül 2010 Salı

terrified


saklansak

içimizin kuytularında
en bilmedik anlarından ömrümüzün
devşirilmiş kaygılar

'taşıyabilecek misin sen o bardağı?'

saklansak

ya beterden de beter,
ya en beter
ve sonra biraz daha beter olursa'lı yankılar
sussa

'kanazabilecek misin sen o sınavı?'

mümkünün ötesinden felaketler fısıldayan yanı zihnimizin
yorgun düşse karamsarlıktan
uyanılmaz uykulara yatsa

'doldurabilecek misin sen o ismin altını?'

önce el ele tutuşmuş
ve sonra kendi merkezine doğru kıvrılan bir burgu olmuş
ve en son 'olmaz'dan ve 'yetmez'den örülü bir kurgu olmuş
ne varsa içimizde...

saklansak.


ya da desek ki


ne, korktuğum kadar kötü oldu şimdiye kadar?
neyi gözüme kestirdim de altından kalmadım?
kolayı ve sakini ve tehlikesizi ararken ne buldum?
ben olurken yol boyu birikenleri şimdi mi unuttum?
dokunuşumla solgun perdeleri dökülen hayatlar boyu minnet yollanmışken yoluma,
şimdi ne oldu da yetmez oldum?



dese insan ve sonra...
...vira bismillah

2 Eylül 2010 Perşembe

bir potansiyel bir potansiyel

Ummuştum ki, yazmadığım ay olmaz. Kendimi tanımıyormuş gibi... Ummanın tanıma hali.

Şimdi Eylül. Şimdi yağmur, rüzgar. Şimdi en sevdiğim mevsim.

Beynimin bir "yazmaya değenler" kriteri var ki... İşimi hiç kolaylaştırmıyor.
Yetmezmiş gibi "söylemeye değenler" - "yaşamaya değenler" gibi kriterleri de var... Ki... 100 yıl sonra kimse tarafından alıntılanmayacak bir söze çıkıyor yolları.

"Çok acayip harika bir şeyler yapabilirdim hayatta ama tam olmaz diye, hiçbir şey yapmadım."

peki.