.V.yaka: crash, crash, burn

üç yara izi vardı yüzünde
ikisini öptüm, birine dokundum
sevdim, sardım
yola koydum

İçe Çeke Çeke Sevilenler

~*~ sonbahar. rüzgarı. yaprakları. serini. sonbahar.
~*~ pencere önündeki koltuk
~*~ önünde koltuk olmayan pencere
~*~ kar kokusu
~*~ günün ilk ışıkları henüz düşmemişken yeryüzüne, telaş içinde ötüşen kuşların sesi
~*~ sıcak toprağa düşen yaz yağmurunun ardında bıraktığı koku
~*~ eski roman mekanlarını hatırlatan, sokaklar boyu ıhlamur kokusu
~*~ su... elimde, yüzümde, içimde... su.
~*~ erguvan mevsimi; yeşil, pembe baharlar
~*~ rüzgar... elimde, yüzümde, içimde... rüzgar...
~*~ insan sesinin enstrüman formunda kullanılması ile yapılan müzik
~*~ uykuyla uyanıklık arasında, üzerimin örtülmesiyle fısıldanan "uyu"
~*~ yağmur sesi; çatıya, pencereye, yaprağa, toprağa, velhasıl düştüğü yere çarparken...
~*~ tam bitecek sandığım anda ritmi yükselen, bir tur daha dönen şarkılar
~*~ en sevdiklerimin yan odada nefes alıp veriyor olduklarını bilerek uykuya dalmak
~*~ soğuk kış gecelerinde, battaniyeyi boynuma sıkıştırıp, iki büklüm, serin serin uyumak
~*~ 'senin gibi düşünmüyorum'larımı rahatça dile getirebildiğim, 'senin gibi düşünmüyorum'larını rahatça dile getirebilen insanlar
~*~ 'bilmiyorum' kelimesinden korkmayanlar
~*~ cemaatin aynı anda secdeye varmasıyla kubbede yankılanan tok ses
~*~ zamandan, mekandan ve her türlü şarttan münezzeh, her nasıl gelirse öyle; yağmur
~*~ onlarca insanın tek ritimde birleştiği grup dansları
~*~ magnum essence hazelnut keratasının dil ile damak arasında mest eyleyen teslimiyeti
~*~ başka başka camiilerden, başka başka vakitlerde almak alnımın hakkını
~*~ yaz ikindi sonralarının serin esintili rehaveti
~*~ yemeği, en sevilen ve tam da bunun için sona bırakılan lokma ile tamamlamak
~*~ akşam ezanına 15 dakika kala, dünya
~*~ kelimeler
~*~ rastgele bir kitabın, okunurken çizilmiş satırlarını, rastgele bir zamanda tekrar okumak
~*~ temiz yastık kılıfının yüzüme serin serin değdiği anlar

19 Haziran 2011 Pazar

crash, crash, burn

Hiç yorum yok: