İnanmanın fazladan çaba gerektirmediği yıllardı. Ömrümün bahar dalları arasında yürüyordum. Durup durup içime çekiyordum güneşi. Bulutlar uzakta, mümkün yakınlarda yaşıyordu. Kapı komşusuydu beş çaylarımız. Daha çok vakit var sanmalara gitmiştim ben, hemen dönecektim. Bir usul ırmak gibi akıyordu yaşamak oysa. Ben penceremden mevsimleri seyrederken pofuduk battaniyeler altında... Avuçlarım kahve sıcağı, dizlerim kucak dolusu kitapken... Havalanıyorken içimin hayalkırıklığından bîhaber kuşları, kanatlarının ucunda kelimeler... gökler fırtına topluyordu arka bahçemin bittiği yerde. Çitlerin, selvilerin ve duaların arkasında, korunaklıydım. Sanmam ki dualar çatırdasın...ihtimal, selviler aralandı ve içeri sızdı fırtına. Sonra perde. Sonra keder. Sonra gerçek.
Aynı pencereden seyrettim her şeyi aşkla açıkladığım mevsimin bitişini. Açıklanamaz vakitler tuttu sonra sokakları. Mümkün taşındı civardan. Yüzü vazgeçmeye dönük bir belki, eklemleri inleyen salıncakta sallanmakta şimdi. Zincirleri kavrayan parmaklarının arasından geçiyor hala o ırmağın sesi.
Suyuna aspirin atıp vazoya koydum gerçeği ben. Seyrediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder