Çok küçüktüm. Her sabah onu görürdüm. Akşamları ayrılmak tatsızdı. Ama her zaman yarın vardı. Sonra daha az küçük olduk. Ne zaman başımı çevirsem oradaydı. Henüz kesilmemiş bir kol gibi, omuz başımda. Her gün onun gülüşüyle başlar, her akşam bir sonraki sabahın sözünü taşırdı. Mevsimlerin yüzünden geçişini seyrettim. Elimi hiç bırakmadı içinden geçtiğim mevsimler boyu. Sadece bana saklı bir gülüşü vardı. Gözleri ışıl ışıl parlardı bana her bakışında. Parmak uçlarımdan taşıp yerlere dökülen mutluluklar bırakırdı avuçlarıma. Birlikte inandık daha güzel günlere. Sonra günler gelip kapımızı çaldı. Beyazın değdiği en güzel kadındı. Acıydı hoşçakal demek. Sıcak asfaltta yalın ayak koşmak kadar acı. Ama gitti. Yine gelmek için. Bana bu geceleri, ertesini günümü kızıl ateşler gibi tutuşturacağını bilerek uykulara dalamadığım geceleri yaşatmak için. Hoş gel, sefam olsun.
26 Eylül 2011 Pazartesi
12 Ağustos 2011 Cuma
17 Temmuz 2011 Pazar
how to find a game which is actually not a game
bugün hayat, büyük bir sahne gibi görünüyor gözüme. ışık oyunları, kostümler ve çalışılmış repliklerle 'mış gibi'lenen bir sahne. büyüklüğü, olduğu gibi olmaya uzaklığından. 'büyük katakulli' gibi...
olduğu kadar olanlara, ne kadar olmaları gerektiğini anlatan broşürler dağıtan; olmadığı renklere bürünenlere, hayran bakışlardan dokunmuş kadife halılar seren bir düzen bu. seç, beğen, bürün.
olduğu kadar olanlara, ne kadar olmaları gerektiğini anlatan broşürler dağıtan; olmadığı renklere bürünenlere, hayran bakışlardan dokunmuş kadife halılar seren bir düzen bu. seç, beğen, bürün.

27 Haziran 2011 Pazartesi
19 Haziran 2011 Pazar
16 Haziran 2011 Perşembe
3 Haziran 2011 Cuma
ikindi üzeri

Galiba hikayesizlikten. En büyük hikayesi acı olunca insanın, peşini bırakmıyor acının.
Yoksa silikleşecek varlığı, alemde yer kaplayamayacak. Yayıyor acısını, büyütüyor,
kanatıyor kabuklandıkça...kendisini var kılıyor. Hıçkırık dahi olsa gelen, ses
geliyor ya karşı dağdan... Bilmiyor başka yolunu kendine dokunmanın,
acıtıyor. Sonra diyor ki,
ah, çok acıyor.
.
Sezen dinlemek beni tarifsiz bir hüzne bırakıyor. Unuttuğum günlerin gölgesi duvarlara vuruyor.
Kaçma benden diyor hayat, gel kaynaşalım.
bahçende çocuklar vardı,
çocuğundan öptüm seni
çocuğundan öptüm seni
31 Mayıs 2011 Salı
özgürleş benimle

Maniye girmenin en keyifli yanı bu. Düşünmek zaman kaybı. Böyle, meyilli bir yeşillikte, pedalları boşa alıp uçar gibi akıp gitmek işte hayattan. Evet; çarpar, düşer, kanar insan...da...ne zaman olmuyor ki bunlar. İnsan çarpsın, düşsün, kanasın, sonra kalksın, bir daha tırmansın, kendi hikayesini yazsın diye var. Hikayemde çarpışma olmasın derken hikayen olmayacak, haberin yok. Bu da mevzunun seyirciden çıkıp konuşmacıya döndüğü yerdir. E ben gülerim kendime.
30 Nisan 2011 Cumartesi
...bir şehri, bir tekmeyle...
29 Nisan 2011 Cuma
25 Nisan 2011 Pazartesi
Bi daaalın!
Kendimi kötü hissettiğim için kötü hissetmemi sağlama mercii yaşlı teyze iç sesleri, vicdan yapmayalım lütfen. Ellerinizdeki şükredilecekler listesine itirazım yok. Bir-iki madde de ben ekleyeyim. Ama bazen de böyle işte. Onaylamaz fısıltılarınız ve kalkık kaşlarınızdan oluşan bir izmir marşıyla uğurlamak istiyorum sizi. Hem susabildiğinizde ne güzelsiniz, hiç düşündünüz mü?
İşte bu kadar!

24 Nisan 2011 Pazar
23 Nisan 2011 Cumartesi
16 Nisan 2011 Cumartesi
Ma'am
15 Nisan 2011 Cuma
I took what's mine by eternal right
as you move on, remember me, remember us and all we used to be
James Blunt, Goodbye My Lover
James Blunt, Goodbye My Lover
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)