18 Kasım 2010 Perşembe

kimi aşklar hiç bitmezmiş, bizimkisi bitenlerden...

ben demedim
Teoman dedi
o bağışlamış hepsini
hem beni, hem kendini
o kadar yokmuşum ki
Teoman dedi
bana demedi
birlikte ama yalnız iki yabancı
ya dedi
duymuş bulundum ben
hazır bulunmuşken de bir daha kaybolmadım ben
kaybolanlar aklımdaydı
unutmuşçuluk oynuyordum.
iyiydim de üstelik,
-mış gibi yapmayı biliyordum
neredeyse kendim bile inanıyordum
sonra sobelendim
yanınca mızıyan çocuklar gibi
ebeyi tekmeledim
ayakkabımın burnuyla toprağı eşeledim
ki, kalkan toz gözüme kaçsın
kimse ağlıyorum sanmasın
sonra "tamam tamam, hadi baştan" dediler
'tamam tamam lütufkarlığı'nı gururuma yediremedim
oynamıyordum ki hiç ben, dedim
ben hiç oynamadım ki
size öyle gelmiş
hem toz bu, kaçıvermiş
hem...
hem, hiç de bile...

bir hıh silkeledim omzumdan
bahçeme kaçtım
arkamda bir yarım oyun,
sayılmamış bir sobe,
bir kırık ebe
'mızıkçısın sen' diye bağıran,
duymamış gibi yaptığım.
sensin!
sensinsensinsensinsensinsensinsen








yaralarımız ağır değildi
neyin bildin ki değerini

Hiç yorum yok: