25 Ocak 2012 Çarşamba

Nasıl güvenir insan?

Stefan'la yürüyorduk bugün. Nasıl güvenir insan, dedi. Sahi, nasıl? Herhalde güvenilmeyeceklere güvenmez, geri kalanlara da güvenirsin.

Güven zamanla kazanılır elbette ama bir fabrika ayarı da var sanki. Her yeni tanıdığımız insanla birlikte komplo teorisyenine dönüşmüyoruz. Herkes kötülük yapmak için karşımıza çıkmış gibi davranıp; sakınmalı, saklanmalı, korunmalı demiyoruz. Demek ki bir minimal güven var, geçmiş deneyimlerden derlediğimiz kriterlere uyan insanlara koşulsuz sunduğumuz. Hayata, insanlara, kendisine nasıl davranıyor gördükçe zaman içinde, ya artıyor ya da azalıyor bu güven.

Tanımakta olduğum bir kişinin başka insanlarla ilişkilerini gözlemlemek, büyük ölçüde belirleyici oluyor kendi ilişkimi yapılandırırken. Birine kasıtlı olarak haksızlık yaptığını görürsem eğer, hali hazırda bana yamuk yapamamış dahi olsa sarsılıyor güvenim.

Bir de bazen, biri öyle bir şey yapıyor ki, hayata, insana, iyiye güveni sarsıyor. O da genelde, hiç beklemediğiniz bir yerden darbe alınca oluyor. Öfke dayıyor burnunu burnuna, Güvenmeyeceksin kimseye. Bak, gördün mü? İyi oldu sana. Taşıması çok zor oluyor böyle bir hayal kırıklığını. İstiyor ki insan, bir yolu olsun bu duyguyu tekrar yaşamaktan korunmanın. Öfkeyi dinliyor bir süre. Çiğ süt emmiş insanoğlu. Ondan sonra da tadı-tuz kaçıyor, ne işimiz var burada, dediğin bir yere dönüyor hayat. İnsan canına dahi güvenemeyecekse. 




Hiç yorum yok: