hayatta bazı anlar vardır, sıradandır. günün öylesine bir noktasında gelir. geçer. ama o kadar kolay değil.
muhattabınızla ilgilidir konuştuğunuz konu. o anlatır, siz dinlersiniz. anlamaya çalışırsınız. bildiğiniz destek olma biçimleri sıralarsınız zihninizde. aralarından seçersiniz. usul usul daha iyi hissetmeye başlar. gözlerindeki uzak bakışlar zamana ve mekana dönüş yapmaktadır. döner size beklemediğiniz bir anda ve sorar;
peki sen hayatınla ilgili ne düşünüyorsun canım benim?bir sessizlik dolar kulaklarınıza. şehir meydanındaki yaya trafiği yavaşlar, başlar belirsizce olduğunuz yöne eğik. kendi etrafında dönen bir rüzgar uğultusu sarar gök boşluğunu. cevap; hayatımla ilgili düşünmüyorum'dur.
düşünmeye başladığımda o kadar çok korkuyorum ki, düşünecek bir şey yokmuş gibi davranıyorum. düşünmeye başlarsam olmasına izin veririm, olmasına izin verirsem de en kötüsü gelip benim olur diye korkuyorum ve alakasız bir konunun beklenmedik bir yerinde taşlar aleyhime dönünceye kadar da bunu gayet iyi başarıyorum.bu veremeyeceğiniz cevaptır. kendinize bile. verebileceğiniz versiyon ise sorulmamış bir sorunun muhattabıdır ve sorulmamış soruların muhattabı cevaplar bile bir soru karşısında boşluğa bakmaktan daha iyi bir izlenim yaratır;
mutluyum ben.mutlu musun denmemiştir. mutsuzsun, hiç denmemiştir. bir hı-hım alırsınız karşılığında.
şehrin trafiği akmaya başlar. boşlukta dönen rüzgârın uğultusu, meydanların yeniden hızlanmış ayak sesleri arasında duyulmaz olur. konu, muhattabınız tarafından bir önceki istikametine doğru sürüklenirken, odanın ortasına soluduğunuz kelimeler gittikçe daha savunmacı gelen bir yankıyla yinelenir kulaklarınızda.
mutluyum ben.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder