18 Ocak 2009 Pazar

muamma

yapacak bir şeyin olmaması ya da ne yapacağını bilmemek... aralarında pek de bir farkın olmadığı bir yerdeyim. bildiğim gevşeme egzersizleri pek yardım etmiyor. belki fiziksel bir aktivite planlamalıyım. zihnimin gerilerine itmeye uğraştıkça ileri hücum eden ne varsa uğraşmayı bırakıp bedenime adrenalin pompalamalıyım ki düşünceler yeni bir ivme kazansınlar.

işlerin bu kadar karmaşık olmadığı zamanları hatırlıyorum. ya da... yaşadığım karmaşayı kendime açıklayabildiğim zamanları. beynimin koyu gri bölümlerinde depolanmış bir geçmişte, artık umrumda olmayacak kadar geçmişte yaşamış olduğum bir şeyi birinin yaşıyor olduğunu bilmek neden bu kadar alt-üst edici. şahit olma yoluyla tetiklenen travma anısı mı yoksa? "parmaklarımı takip et, bırak, aksın, gitsin..."

yaşamı kendime açıklayamamayı sevmiyorum. daha çok sevmediğim şey ise, yaşamı kendime açıklayamadığım zamanlarda sıklıkla kullandığım "hayat böyle bir şey, her şeyi anlamak gerekmiyor" açıklamasının da işe yaramadığı zamanlar. şiddetle bir şey duymaya ihtiyacında gibiyim, bir anlam. düşünebildiklerim sakinleşmeme yetmiyor. "zaman" diyorum, "ne gelip geçmedi ki şimdiye kadar? ve ne sandığın kadar kötüydü ki? aslında, sandığından da kötü yaşadıklarını dahi yaşadığın kadar kötü hatırlamıyorsun; dolayısıyla, sakin..." dağılmıyor içimdeki bu duramama ve gidememe hali. durmayı kaybetmiş ve nereye yöneleceğini bilmeyen bir akımın kendini içimin duvarlarına çarpması...

yürümeliyim. ki bedenim hız kazansın, ki beni peşinden sürükleyen savrukluğunu kaybetsin düşüncelerim ve peşimize düşsün...

Hiç yorum yok: