16 Nisan 2013 Salı

In the middle of...oh

Yan yana durmak bizi bütünlemiyor ya da daha güçlü kılmıyordu. Kendi başımıza da yeterince güçlü, yeterince bütündük. Kolunu bedenine birleştiren kıvrım tam da omuzlarımı sarsın diye yaratılmış filan değildi. Pek çok omuz geçmişti o kıvrımdan ve beni saran niceleri olmuştu. Bana dokunduğunda, dünyanın yörüngesi sarsılmıyor, melekler bulutlar üzerinde toplanıp şarkı söylemiyordu. Kaldırımda rastalanabilecek herhangi bir sonbahar yaprağı kadar yalındık. Üzerimize basmak isteyenler de oluyordu, olmadık anlamlar yüklemeye kalkanlar da. Üstünde durmuyorduk. Olduğumuz kadar olmak yetiyordu bize. Başkalığımızdan gelmiyordu doygunluğumuz. Kendiliğimiz epeydi. Hayatın farklı yerlerinde ikimiz de öğrenmiştik; mümkün dediğin, kendi halinde akan bir nehirdi. Yolunu buluyordu. Yollar birbirimize çıktığında ise ne telaşlandık, ne de kutsanmış hissettik. El ele tutuşup devam ettik yürümeye. Hepi topu bu kadardı iki insanın birbirinden alacağı.


 John Lennon & Yoko Ono in Egypt. The 70s.                                     


1 yorum:

pur dedi ki...


kendi olarak, sana gelen-
sana gereksinimi olmadan, seni isteyen-
sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen-
kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan- -
o işte...

oruç aruoba