13 Eylül 2008 Cumartesi

en çok neyi?

listeleme işinde hep zorlandım. sevdiğim şeyler, sevmediklerim, merak ettiklerim, görmek istediklerim... iç ya da dış bir uyaranla benzeri listemeler yapması istenildiğinde zihnimin net bir cevabı oldu daima, çark etmek. zavallı dilim, zihnimin bu kısa ve net tavrını yumuşatmaya çalışıp aklına ilk gelenler arasından cevaplar sıralamaya çalışır; bu ne bana, ne de karşımdakine yetmezdi.
şimdilerde ise, hayat kendi akışı içinde sürüp giderken minik farkındalık anları yaşıyorum. hıza kapılıp yönünü, amacını, süresini kaybetmiş akıp gitmelerden sıyırabildikçe kendimi fark ediyorum;
. neleri az, neleri çok sevdiğimi,
. neleri az, neleri çok sevmediğimi,
. siyahla beyaz arasındaki griyi,
. günü dünden ve günü yarından ayıran çizgiyi,
. inciri, zeytini ve tur-i sinin'i...

ve fark ediyorum ki; fark ettikçe daha çok seviyorum yaşamayı. akıp gitmek yorucu, yok sayar, ip ucunda kukla kılar bir terane, hem de en çok özgürlük kafiyesini yineleyen terane... farkındalık ise; garkolmanın sükunetini aheste salınımlarıyla besteleyen bir letafet...

Hiç yorum yok: