Çocukken, ısrar etmenin ikna etmek nev'inden olduğunu sanırdım. Sonra, talep edilmek bâb'ından arzu edilmeye, oradan da istenir ve sevilir olmaya çıktığı yanılgısına vardım. Faili olduğumda da, mefulû olduğumda da ısrarı, sevgi perdesinden damıttım; ısrara muhattab iseniz düşünülmekte, sevilmekte, önemsenmektesiniz. Şimdi ise kocaman bir PEH eklemek istiyorum bu cümlenin gerisine. Israr şimdilerde çokça ben'le ilgili bir mefhum gibi. Benlik, ego; bencillik, egoizm...
"Seni düşündüğüm, isteklerini önemsediğim, seni değerli gördüğüm için ısrar ediyor değilim. Bilakis, eğer öyle olsaydı; kendin için neyin iyi olacağının kararını sana bırakabilir, bana zor gelse dahi mahremiyetinin sınırları dışında saygıyla durabilirdim. Yegâne hedefim kontrolde kalmak, dediğimi yaptırmak, aklımdaki sen için biçtiğim kaftanı giymeni sağlamak. Dava uğruna emrivâkinin adını bile ikna olarak değiştirebilirim. Bakma nazlandığına, aslında çok sevindi, diyebilirim. İşin tuhafı, bana bile yalan gelmez bu cümleler. Egomun gediklerine doldurmak için sıraladığım bu yalanlara, herkesten önce kendim inanabilirim. Israrıma cevap bulamazsam eğer; kırgın, öfkeli, hatta suçlayıcı olabilirim. ben seni bu kadar düşünürken, senin benim sözlerimi önemsemediğinden dem vurabilirim. Masum bir Hayır, teşekkür ederim'den dolayı seni müebbete mâhkum edebilirim. Sen kimsin ki kendin için iyi olanı, iyi olmasın, tercih edilesi olanı belirleme hakkına sahip olasın. Bunları olsa olsa ben bilirim. Ne de olsa seni en çok seven, en düşünen, en çok önemseyen benim.
Sevgiler,
Sevenin ve her daim sevecek olanın."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder