31 Aralık 2008 Çarşamba

adam... kadın...

gider adam. kadın kalır. kimin gidip kimin kaldığını söylemenin güç olduğu bir döngü içredir dünyaları lakin, ikisi de bilir; gider adam, kadın kalır. kadının gidişi, çoktan boşaltılmış bir evin kapısını ardından çekmek kadardır en çok. yollar boyu sorar kendine, arar. cevaplar kanı dindirir sanır. içinde, çekip gideni alıp göğsüne bassa dahi dolmayacak bir boşluk ve hiçliğe açılan bir kapı ile kalır kadın. kalmanın 5 halinde, bulunma hali eksik... aranmayanın alınyazısındaki eksik kelimedir ya bulunmak, en çok kim olduğunu unutarak kalır kadın. gölgesi uzayıp kısalır günler boyu boş odalarda. pencerelere gün doğar, gün batar pencerelerde... durur kadın. başına gelenin nedenini sorgulayan saatlerin nicesi cevapsız tükenince, bilmemeyi ekleyip alınyazısındaki eksik yere, yürür kadın. soru sormayı tüketmiştir, her sorunun yazgısında cevapla vuslat olmadığını öğreneli... merak ettikleri, üzülüp sevindikleri, unuttukları ve unuttuğunu hatırladıkları birikir yatağının üzerinde, bilmemekten arda kalan yerlerde. yaşar kadın. öyle mecburiyetten falan değil... gayret ederek, kabul etme çabası içinde, kaderinden avucuna düşeni bir imtihan bilerek, "ol" demekte olanın iradesine teslim, binbir emek, yaşar kadın...

27.03.2008
Perşembe
22:51

2 yorum:

berivan özkoçak evren dedi ki...

neden kalanlar hep kadındır? neden hiç gidemeyiz biz? ne kendimizden ne bir başkasından...peki giden erkeklerin gidişine gidiş denir mi? denmez ya işte, dersin gider.

V.yaka dedi ki...

hep kadın mı kalır, bilmem. gitmeyi meslek edinmiş kadınlar tanıdım, çocukluklarına inilesi... sanki mesele ne gitmek, ne kalmak. seçim neyse onu yapmayı becerebilmek biraz...